Özel Hastane ile Hasta Arasındaki İlişkinin Hukuksal Niteliği
Hastane özel hastane niteliğinde ise sözleşme ilişkisi hastane ile hasta arasında kurulmuş olur. Tedaviyi yürüten hekim veya yardımcı personel sözleşmenin tarafı olmazlar. Dolayısıyla hasta doğrudan doğruya hekim ile değil, hastane ile muhatap olur. Hekim ise hastane adına hastaya tedavi hizmeti sunan kişi (BK 116 anlamında ifa yardımcısı) durumundadır.
Yargıtay da hasta ile özel hastane arasında bir sözleşme ilişkisinin kurulduğunu, hastanenin sorumluluğunun ise BK 55 anlamında kusursuz sorumluluk olduğunu belirtmektedir. Bu durumda, hekimin sorumluluğu haksız fiil sorumluluğudur ve haksız fiilden dolayı meydana gelen zararlardan ötürü ilgili hekim veya personel tazminat sorumlusudur.
Özel hastanede hasta ile hastane arasında kurulan sözleşmeye “Hastaneye Kabul Sözleşmesi” adı verilmektedir. Bu sözleşmede tıbbi tedavinin yanı sıra yemek ve yatma gibi hizmetler de sunuluyorsa, bu tür sözleşmeye hastaneye tam kabul sözleşmesi; buna karşılık tıbbi tedavi dışındaki hizmetler ayrı bir sözleşmeye konu oluyorsa, tıbbi müdahaleye ilişkin sözleşmeye “Hastaneye Bölünmüş Kabul Sözleşmesi” adı verilmektedir.
Özel hastanelerde gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerden dolayı sorumluluk, kural olarak tıbbi müdahaleyi sağlık personelindedir. Ancak ayrıca hastanenin sorumluluğu da söz konusu olabilir. Hastane, çalıştırdığı personelin seçiminde gerekli özeni göstermemesi sebebiyle sorumlu tutulabilir. Aynı şekilde özel bir klinikte çalışan hemşirenin hatalı tıbbi müdahalesinden dolayı da klinik sorumlu olur: “Borçlar Kanunu 100. madde (Yeni BK 116) uyarınca bir borcun ifasını veya bir borçtan mütevellit bir hakkın kullanılmasını kendisi ile beraber yaşayan şahıslara veya maiyetinde çalışanlara ve de kanuna muvafık surette tevdi eden kimse bunların işlerini icra esnasında ika ettikleri zarardan dolayı diğer tarafa karşı mesuldür. Davalı doktor yardımcı kişinin fiilinden davacılara karşı sorumludur”.
“Davalı şirket, ameliyatın tesisinde yapılmasını kabul etmekle, aralarında tarafları bağlayıcı bir hukuki ilişki kurulmuş bulunmaktadır. Davacı, davalı doktorun önerdiği diğer davalı şirkete ait sağlık tesisinde ameliyat edilmeyi onaylamış; davalı şirket de tesislerinde ameliyat ve tedavinin yapılmasını kabul etmiştir. Şu durumda davacı ile davalı doktor arasında doğrudan doğruya ve sağlık tesisi ile de davalı doktorun aracılığıyla hukuki ilişki kurulmuştur. Burada davacı, davalı şirketin olanaklarını, bu bağlamda hizmet, sağlık aletleri gibi olguları gözeterek bu yeri seçmekle ve davalı şirket de tesisinde hastanın ameliyat edilmesini kabul etmekle, aralarında tarafları bağlayıcı bir hukuki ilişki kurulmuştur. Diğer bir anlatımla, davalı şirket, diğer davalının yapacağı doğum ve tedavinin istenen bir biçimde sonuçlanacağını, bu konudaki tüm olanakları sağlayacağını vekaleten kabul etmektedir. Şu durumda, davalı doktorun tedavi hatasından da meydana gelse, zarardan davalı şirket doktorla birlikte sorumludur”.
Yargıtay da hekimlerin kusurlu olduğu olayda, hastanenin de istihdam eden sıfatıyla sorumlu olacağını açıklamaktadır: “Adli Tıp Genel Kurulu raporuna göre anılan doktorların olayda 5/8 oranında kusurlu bulundukları, diğer davalı hastanenin de istihdam eden sıfatıyla BK. 55 maddesi hükmünce sorumlu olduğu…”.
Ceza hukuku açısından ise “Şahsi Sorumluluk” geçerlidir.
Av. M. Çağatay TANÇ