Yasaklanmış Hakların Geri Verilmesi
(Memnu Hakların İadesi)
Yasaklanmış hakların geri verilmesi kurumuna esasen yeni ceza adalet sisteminde ihtiyaç bulunmamaktadır, zira yeni kanunumuz sürekli yasaklanmış hak öngörmemektedir. Bununla beraber, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun geçici 2/1. maddesinde yer alan “Anayasa’nın 76’ncı maddesi ve özel hükümleri saklıdır” hükmü nedeniyle, sürekli hak yoksunluğu içeren bazı hükümler varlığını koruduğundan, bu hak yoksunluklarına ilişkin olarak yasaklanmış hakların geri verilmesine ilişkin bir düzenlemeye gereksinim doğmuştur.
5560 sayılı kanun ile Aralık 2006’da Adli Sicil Kanunu’na 13/a maddesi eklenmek suretiyle yasaklanmış hakların geri verilmesine olanak tanınmıştır. Bu hükme göre,
“(1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanunu’nun 53’üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,
a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,
b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması,
gerekir.
(2) Mahkûm olunan cezanın infazına genel af veya etkin pişmanlık dışında başka bir hukukî nedenle son verilmiş olması halinde, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilmesi için, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmesi gerekir. Ancak, bu süre kişinin mahkûm olduğu hapis cezasına üç yıl eklenmek suretiyle bulunacak süreden az olamaz.
(3) Yasaklanmış hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu yerdeki aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir.
(4) Mahkeme bu husustaki kararını, dosya üzerinde inceleme yaparak ya da Cumhuriyet savcısını ve hükümlüyü dinlemek suretiyle verebilir.
(5) Yasaklanmış hakların geri verilmesi talebi üzerine mahkemenin verdiği karara karşı, hükümle ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen kanun yoluna başvurulabilir.
(6) Yasaklanmış hakların geri verilmesine ilişkin karar, kesinleşmesi halinde, adlî sicil arşivine kaydedilir.
(7) Yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna başvurulması nedeniyle oluşan bütün masraflar hükümlü tarafından karşılanır.”
Yasaklanmış hakların geri verilmesi, “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunlarla belli bir suç veya ceza mahkumiyetine bağlı olarak doğrudan veya mahkumiyetin yasal sonucu olarak öngörülen sürekli hak yoksunluklarının; cezanın infaz edilmesinden ya da infaza hukuki bir nedenle son verilmesi halinde kararın kesinleşmesinden itibaren, belirli bir süre gösterilen iyi hal sonrasında, mahkûmun talebiyle, geleceğe yönelik olarak geri verilmesi” şeklinde tanımlanabilir.
Yargıtay ise “hükümlülük kararında açıkça hükmedilmese bile mahkumiyetin doğal neticesi olarak yasaklanan hakların her zaman yukarıda bahsedilen maddenin birinci fıkrasındaki koşulların bulunduğuna mahkemece kanaat getirilmesi halinde iadesine karar verilebileceği cihetle; dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyetin doğal sonucu olarak yasaklanan haklarının geri verilmesi talebinde bulunan hükümlünün hukuki durumunun 5352 sayılı Yasanın 13/A maddesinde belirtilen şartlar ışığında değerlendirilerek karar verilmesi, gerekirken hatalı gerekçeyle ret kararı verilmesi yasaya aykırıdır” demek suretiyle TCK’ya göre verilen mahkumiyetin de yasaklanmış hakların geri verilmesine konu olabileceğine karar vermiştir. Halbuki kanundaki “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların” ifadesi, TCK dışındaki kanunlarda düzenlenen suçlardan verilen cezalardan doğan hak yoksunluklarının düzeltilmesi şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu ifade ile kastedilen mahkumiyetin TCK’dan ya da özel bir ceza kanunundan kaynaklanması değildir; TCK dışındaki Anayasa, Milletvekili Seçimi Kanunu, Devlet Memurları Kanunu gibi bir mevzuat hükmünün bu mahkûmiyet hükmüne süresiz hak yoksunluğu bağlaması ve eğer böyle bir durum varsa 13/A maddesinin işletilebilmesi, TCK’da mahkumiyete bağlanan yoksunluklar süreli olduğu için TCK’daki yoksunluklar bakımından 13/A maddesinin işletilememesidir.
Hemen belirtmek gerekir ki, yasaklanmış hakların geri verilmesi veya belirli bir sürenin geçmesiyle otomatikman kazanılması durumlarında elde edilen hak, geleceğe yönelik olarak hüküm ifade eder. Bunun anlamı, örneğin kamu görevlisi olma hakkını kaybeden kişinin, bu hakkı geri kazanmasıyla otomatik olarak memuriyete dönememesidir. Bu kişilerin tekrar kamu görevlisi olarak alınabilmesi, ilgililerin arşiv kaydına alınan adli sicil bilgileri de göz önüne alınmak suretiyle idarelerin bu atamalar konusundaki takdir yetkisine bağlıdır.
Keza, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile süresiz hak yoksunluğu getiren bir düzenleme yapıldığından, adli sicil kaydının silinmesi veya yasak hakların geri verilmesi halinde dahi bu yoksunluk ortadan kalkmaz. Bununla beraber, Danıştay’ın aksi yönde kararı da vardır: Bir kimsenin göreve başlamadan önce işlediği suç nedeniyle aldığı cezanın doğurduğu yasaklılık, yine göreve başlamadan önce yasak hakların geri verilmesi suretiyle ortadan kaldırılmışsa, görevine son verilmez. Danıştay, ayrıca, Devlet Memurları Kanunu’nun 48/A-5 maddesinde devlet memuru olabilmek için yüz kızartıcı suçlardan mahkûm olmamak şartı arandığından, yasakların iadesi kararının yüz kızartıcı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı almış kişiler yönünden devlet memuru olabilme koşullarını sağlama bakımından bir hak doğurmadığına karar vermiştir.
Av. M. Çağatay TANÇ